2 Aralık 2012 Pazar

Çocuk Düşünmeyi Öğrenirse Bilgileri Sınırsız Olacaktır


Çocuklarımızı sadece soru cevaplayabilen ya da problem çözebilen değil; olabilecekleri önceden tahmin edip önlem alabilen, yenilik tasarlayabilen; yani bilişsel zenginlikleri olan kişiler olarak yetiştirmeliyiz. 

Dünyada ve ülkemizde iyi ve etkili eğitim giderek daha zor hale geliyor. Kalabalık sınıflar, teçhizat eksikliği, bürokratik engeller, öğretmenlerle yöneticiler arasında iletişim kopuklukları, öğretmenlerin güdülenme eksiklikleri, eğitim sisteminde kısa aralıklarla bilimsel temellere dayanmaksızın yapılan köklü değişiklikler, iyi ve etkili eğitimin karşısında duran engellerden bazıları. Fakat en önemlisi, 'düşünmeyi öğretme ve öğrenme'nin okullarımızın çoğunda yer almayışı. Okullarımızda genellikle çocuklarımıza nasıl düşüneceklerinden ziyade, ne düşünecekleri öğretiliyor. Bu zaten eğitimsel olarak yanlış; hele hele okulun vizyonu, felsefesi ve eğitime bakış açısı bizimkine uymuyorsa ve biz çocuğumuzu o okula göndermeye mecbur kalmışsak, toptan yanlış. 

Eğitim önce ailede başlar 

Lakin aklımızdan çıkarmamamız gereken bir nokta var: Onlar bizim çocuklarımız ve eğitim öncelikle ailede başlar; insanın ilk öğretmenleri anne ve babasıdır. Bu hiç de küçümsenecek bir gerçek değil. Bilinçli ve aklı başında bir anne baba, "Nasıl olsa okula gidiyor" diye çocuklarının eğitiminden elini çekmemeli; onlar kişiliklerini kazanana ve güçlenene kadar eğitimlerinde etkin rol oynayarak çocuklarını dış etkenlere karşı kuvvetli ve sağlam yetiştirme çabası içinde olmalı. O halde çocuklarımıza düşünmeyi öğretmek zorundayız.
İyi ve etkili eğitim denince akla, sorgulayan ve araştıran öğrenci yetiştirmek geliyor. Bu doğru ama eksik bir bilgi; zira iyi ve etkili eğitimin olmazsa olmaz öğesi, düşünmeyi öğretmektir. Düşünmek; merak etmek, sorgulamak, araştırmak, seçenekleri değerlendirerek bilgiyi analiz etmek ve en sonunda bir karara varmak için yapılan bilişsel bir etkinliktir. Düşünürken bir arayışa gireriz; arayışımızla ilgili tüm seçenekleri sorgular, değerlendirir ve sonunda bir çıkarım yaparak bir karara varırız. Tüm bu işlemler olmadan imkânsızdır ve çocuğu geliştiren de işte bu işlemlerin tamamının bir arada olmasıdır. 

İnsanları diğer varlıklardan ayıran en büyük fark, onların düşünebilmesi ve sürekli bir anlam arayışı içinde olmasıdır. Herhangi bir şey öğrenirken eğer düşünüyorsak, daha etkili bir öğrenme gerçekleşiyor demektir. Öğrenmek ve düşünmek, birbirinden ayrı ve bağımsız öğeler değildir. Eğer çocuklarımıza kendi bildiklerimizi öğretmekle yetinirsek, onların bilgileri bizim bildiklerimizle sınırlı kalacaktır. Oysa düşünmeyi öğretirsek, bilgileri sınırsız olacaktır. 

Düşünmeyi bilen insanla bilmeyen arasındaki fark nedir? Düşünmeyi bilmeyenler; kolayca aldanır, aldatılır ve çabuk kanarlar. Önyargılıdırlar, ani hareketlerde bulunur, fikirleri çarpıtır, bilgileri eksiltir, genelleme yaparlar. Düşünebilip düşünemedikleri hakkında bile düşünmezler; risk almak istemezler ve çözüm için başkalarına muhtaçtırlar. Yeni fikirler üretemezler; görüşlerinde bencildirler. Kendilerine yepyeni bilgiler bile verilse üstünde düşünmeden yeniliği bir hamleyle itip geçerler. 

Araştırmalar, bize kişilerin düşünmesini geliştirmesiyle ilgili olarak hem iyi hem de kötü sonuçlar iletiyor. İyi ve ümit vaat edici sonuçlar şunlar: Daha iyi ve kaliteli düşünme gereksinimi, çocukların düşünemediğinden veya bu yetenekten yoksun olduğundan doğmadı. Hepsi de düşünebilir ve de düşünüyorlar. Okulöncesi minikler bile, kendi yaşlarına göre karmaşık, entelektüel ve mantık gerektiren etkinliklere katılabiliyor. Kötü diye adlandıracağımız sonuçlar ise şunlar: Okul çocukları -hatta yetişkinler bile- özellikle karmaşık düşünmeyi gerektiren etkinliklerde gerektiği kadar düşünmüyor. Yargıyı daha sonraya bırakmak yerine hemen sonuca atlayıveriyorlar; tüm ilgili seçenekleri gözden geçirmektense, sadece bir veya iki olasılığı göz önüne alıyorlar. Sadece kendi bakış açıları olan tek bir açıdan olaylara bakıp diğer çeşitli açıları unutuyorlar. Alelacele, herhangi başka birinin fikrini kabul edip olayları irdelemiyorlar. Hatta düşünseler bile düşünürken bu işi planlı biçimde yapamıyorlar; düşünmeyi gerektiren bir etkinliğin planını kafadan kabataslak bile çizemiyorlar. Ulaşmak istedikleri amacı veya çözmek istedikleri problemi ana hatlarıyla belirleyemeyip hemen çözüm aşamasına geçiyorlar. Aslında kafaca ne yaptıklarının bilincinde de değiller. Dolayısıyla ne zaman hata yaptıklarının da hiçbir zaman farkında olamayacaklar.

O zaman çocuklarımıza düşünmeyi nasıl öğreteceğiz? Düşünmeyi onlar için nasıl doğal bir süreç haline getireceğiz? 

Onlar sadece mutluluk veren minikler değil 

Öncelikle çocuklarımızın bize sadece mutluluk veren minikler değil, ailemizin bütünlüğüne katkı sağlayan ve düşünen birer varlık olduklarını kabul etmeliyiz. Onların değer vermemiz gereken, kendilerine göre düşünme şekilleri, bakış açıları, doymak bilmeyen merakları var. Bu meraklarından ve etraflarına bir anlam verme duygularından dolayı soru sorma ve öğrenme güdüleri var. Dolayısıyla onları susturmamamız; tam tersine soru sormaya, kendi fikirlerini söylemeye teşvik etmemiz gerek. 

Burada dikkat edilecek nokta, sordukları sorulara doğrudan cevap vermek yerine; kendi yaş ve seviyelerine göre çeşitli seçenekleri gözden geçirmelerine; onları değerlendirerek bir çıkarım yapmalarına fırsat tanımak. Söylediklerinin 'doğru' olmasını beklemek yerine, onları -doğru ya da yanlış- savunabilmelerine; bu kanıya nasıl vardıklarını, kendilerince bunun niçin 'doğru' olduğunu kanıtlamalarına fırsat tanıyarak kararlarının sorumluluğunu almaları için onları teşvik etmeliyiz. Bu ileride sürekli başkalarını suçlayan insanlar olmalarını önler; kendi yaptıklarından kendilerini sorumlu tutmalarını sağlar. 

Dahası, imkânlarımız dahilinde, çocuklarımızın farklı deneyimler edinmeleri için onlara fırsat yaratmalıyız. Onları etraflarını incelemeleri, araştırmaları ve gördükleriyle algıladıkları üzerinde fikir yürütmeleri; önceki deneyimleriyle şimdikiler arasında bağlantı kurarak karşılaştırma yapmaları için teşvik etmeliyiz. Fakat bunları aşırıya kaçmadan; onları bıktırmadan dengeli ve bilinçli biçimde yapmalıyız. İyi ve etkili eğitimde olmazsa olmaz öğe, düşünmeyi öğretmek ve öğrenmek demiştik. Bu yüzden çocuklarımızı sistemli düşünen ve sürekli öğrenebilen; kendilerini yönlendirebilen ve yönetebilen kişiler olarak yetiştirmeliyiz. Sadece soru cevaplayabilen ya da problem çözebilen değil; olabilecekleri önceden tahmin edebilen, önlem alabilen, yenilik tasarlayabilen; yani bilişsel zenginlikleri olan kişiler olarak...

Doçent Doktor Zeynep Kızıltepe; Boğaziçi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Bölümü

Kaynak: Radikal

Kaynak.: http://www.vitaminogretmen.com/haberler/haber-detay/777/Cocuk-Dusunmeyi-Ogrenirse-Bilgileri-Sinirsiz-Olacaktir-/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder